5 Eylül 2013 Perşembe

Hasankeyf Gezisi

 
 







Dicle’nin acılara tanık olan ve bir türlü mutlu olmayan suyu Hasankeyf’e bereketler getirmişti. Binler yıl önce insanlar doğmuş, yaşamış ve ölmüş bu topraklarda. Dağları oyup evler yapmışlar; barınmışlar, ısınmışlar. Taşları üst üste koyup köprü yapmışlar: Dicle’nin sertçe akan suyundan rahatça gidip gelmişler. O kadar eski bir tarihi var ki; bilmem kaç devlete, beyliğe, millete ev sahipliği yapmış Hasankeyf’in altın sarısı toprakları.























Güneşin rengini alan kuru toprağın kokusu ile karakeçilerin kokusu harman olmuş ve sinmiş Hasankeyf'in tarihi dokusuna. Zahmetlidir, yorucudur fakat bir o kadar da keyiflidir Hasankeyf'i karış karış gezmek... Bakımsız ve şefkatten yoksun kalmış Hasankeyf. Ama o tüm içtenliğiyle, toprağının rengindeki tabelada hoş geldiniz diyor dört dilde…

























































































































































































Gelenlerin birçoğu hüzün yüklü gönüllerle ayrılır Hasankeyf’ten. Ben de öyleyim, ama bir daha geleceğim seni görmeye, havanı teneffüs etmene ey Hasankeyf...